23 Temmuz 2010 Cuma
keşke demem ben.
çevresi olan ya da öyle takılan insanları seviyorum.yalnızlığının içine 3-5 kiş oturtup bir de güzel güzel tebessüm ediyorlar.ya da gidip tanımadıklarının fotoğraflarını çekenler var onlar da altta kalır değil hani.ne hoş yahu.tanımıyorsun ama "bayım durun öyle" demeden bir şipşakla hallediyorsun.belki birkaç tartışma atlatıyorlardır her gün ama mutlu olduklarına inanıyorum ben.en azından onları görerek "ben o olsaydım nasıl mutlu olurdum" diyorum.bilmiyorum belki de yaşanmamışlığın hoşluğu.ama o fotoğraftaki adam olmak ya da kadraja gözünü dayayan olabilirdim..geç mi "yoo."ama yapamam ben.önyargılarım izin vermez.
cansıkıntısındandırdediannem
çalkalanıyorum kıyılarda;kocaman dalgalar yutuyor beni,
birileri güneşleniyor ama onlara bir damla dahi uğramıyor denizden,
ben ilerdeki kayalıklarda otururken boğuluyorum..
can kurtaran içkisinden bir yudum daha alıyor,
ben çığlık çığlığa haykırıyorum ve denizin en dibine iniyorum.
köşedeki adamlar artık sarhoş,
ben kayalıkların bacaklarıma çarpmasıyla kızaran suyu yutuyorum
denizi her an içime çekiyorum
ilerdeki kadın kafilesi mehtaba dalmış..
ben de hayallerim henüz varken oraya oturur
eskiyen düşlerimi denize koyar yenilerini deniz kabularına yazardım.
kimse görmüyor beni,
oysa ellerimi tüm gücümle savuruyorum,
biri beni görsün diye kocaman açıyorum parmaklarımı bile,
çocukken "anneni ne kadar seviyorsun" dediklerinde yaptığım gibi..
ve ilk kez sesim çıkıyor,
"ben burdayım" herkes "imdat" der normalinde ama,
ben içime daha bir oksijen çekmek istiyorum işte..
sonra duyan oldu mu bilmiyorum çünkü yeniden denize gömülüyorum,
en ufak saç taneme kadar kayboluyor her damla içine alıyor beni,
bir daha ve bir daha soluğum hiç bitmiyor sanki..
hatta artık yalnız suyu hissediyorum bana dokunuşunu,tatlı bir haz duyuyorum.
bir süre sonra sahile sesimin ulaşamadığına inanıp,
denizle oyun oynamaya başlıyorum,
suyun içinde kocaman halkalarla dönüyor bedenim,
ruhum çoktan okyanusa karıştı boğazdan..
içimdeki ses artık gülüyor kocaman kahkahalarla..
her an büyüüyor gülüşlerim ve her an biraz daha denizi yutuyorum.
bir deniz içine alıyor beni,bir ben içime dolduruyorum onu..
bir an oluyor,fark ediyorum;
suyun içinde çoğalan sesim yeryüzüne ulaşamıyor.
Evet gece beni öldürüyor.
Ama ben övünüyorum kumlara yansıyan silüetimle,
daha güzel bir ölüm olamazdı diye,hatta güneş bile onaylıyor artık,
Suyun rengine çalan tenimi.
Mutluyum diyorum kendime.
..
birileri güneşleniyor ama onlara bir damla dahi uğramıyor denizden,
ben ilerdeki kayalıklarda otururken boğuluyorum..
can kurtaran içkisinden bir yudum daha alıyor,
ben çığlık çığlığa haykırıyorum ve denizin en dibine iniyorum.
köşedeki adamlar artık sarhoş,
ben kayalıkların bacaklarıma çarpmasıyla kızaran suyu yutuyorum
denizi her an içime çekiyorum
ilerdeki kadın kafilesi mehtaba dalmış..
ben de hayallerim henüz varken oraya oturur
eskiyen düşlerimi denize koyar yenilerini deniz kabularına yazardım.
kimse görmüyor beni,
oysa ellerimi tüm gücümle savuruyorum,
biri beni görsün diye kocaman açıyorum parmaklarımı bile,
çocukken "anneni ne kadar seviyorsun" dediklerinde yaptığım gibi..
ve ilk kez sesim çıkıyor,
"ben burdayım" herkes "imdat" der normalinde ama,
ben içime daha bir oksijen çekmek istiyorum işte..
sonra duyan oldu mu bilmiyorum çünkü yeniden denize gömülüyorum,
en ufak saç taneme kadar kayboluyor her damla içine alıyor beni,
bir daha ve bir daha soluğum hiç bitmiyor sanki..
hatta artık yalnız suyu hissediyorum bana dokunuşunu,tatlı bir haz duyuyorum.
bir süre sonra sahile sesimin ulaşamadığına inanıp,
denizle oyun oynamaya başlıyorum,
suyun içinde kocaman halkalarla dönüyor bedenim,
ruhum çoktan okyanusa karıştı boğazdan..
içimdeki ses artık gülüyor kocaman kahkahalarla..
her an büyüüyor gülüşlerim ve her an biraz daha denizi yutuyorum.
bir deniz içine alıyor beni,bir ben içime dolduruyorum onu..
bir an oluyor,fark ediyorum;
suyun içinde çoğalan sesim yeryüzüne ulaşamıyor.
Evet gece beni öldürüyor.
Ama ben övünüyorum kumlara yansıyan silüetimle,
daha güzel bir ölüm olamazdı diye,hatta güneş bile onaylıyor artık,
Suyun rengine çalan tenimi.
Mutluyum diyorum kendime.
..
14 Temmuz 2010 Çarşamba
seni sevmiyorum dedim.zamanla seversin dedi.
3 gün geçti.
seni sevmiyorum dedim.alışıyorsun artık bekle dedi.
10 gün geçti.
şimdiki mazereti biraz daha zamandı..
-peki ama bu zaman hiç mi bitmezdi.
gittim birine aşık oldum
geldim ona söyledim..hoş gelmiştir sen beni seviyorsun dedi.
ama yoo dedim artık yeter ömrümün sonuna kadar sevmeyi bekleyemem ben.hayır dedi sen seviyorsun..
1 yıl geçti.
senden nefret ediyorum dedim..inanmadı..
doğru zamanı beklemeye devam etti..
2 yıl sonra
gerçekten bir adama aşık oldum ve evinin önüne gelip onunla öpüştüm..kelimelere gerek kalmasın dedim.
canının istediğini yap sen benimsin kıskanmam dedi..
ondan iyice nefret ettim.aşık olduğum adamla halen ilişkim sürüyor..
o mu?benim ona aşkımı itiraf edeceğim günü bekliyor..
üstelik onu sevdiğimden şüphesi dahi yok..
bazıları böyle oluyor..
ben mi?inancım kalmadı benim..
3 gün geçti.
seni sevmiyorum dedim.alışıyorsun artık bekle dedi.
10 gün geçti.
şimdiki mazereti biraz daha zamandı..
-peki ama bu zaman hiç mi bitmezdi.
gittim birine aşık oldum
geldim ona söyledim..hoş gelmiştir sen beni seviyorsun dedi.
ama yoo dedim artık yeter ömrümün sonuna kadar sevmeyi bekleyemem ben.hayır dedi sen seviyorsun..
1 yıl geçti.
senden nefret ediyorum dedim..inanmadı..
doğru zamanı beklemeye devam etti..
2 yıl sonra
gerçekten bir adama aşık oldum ve evinin önüne gelip onunla öpüştüm..kelimelere gerek kalmasın dedim.
canının istediğini yap sen benimsin kıskanmam dedi..
ondan iyice nefret ettim.aşık olduğum adamla halen ilişkim sürüyor..
o mu?benim ona aşkımı itiraf edeceğim günü bekliyor..
üstelik onu sevdiğimden şüphesi dahi yok..
bazıları böyle oluyor..
ben mi?inancım kalmadı benim..
12 Temmuz 2010 Pazartesi
ciddiye almalısınız ama..
benimle konuşmasanız benimle oturup kalkmasanız ya da beni tanımıyor gibi davransanız da olur..
yeter ki mesafeyi koruyup,bana saygısız kişiliğinizi belli etmeyin..
hem üstü kapalı tavırları falan severim..
kılığınıza girip oturunuz.
yeter ki mesafeyi koruyup,bana saygısız kişiliğinizi belli etmeyin..
hem üstü kapalı tavırları falan severim..
kılığınıza girip oturunuz.
9 Temmuz 2010 Cuma
5 Temmuz 2010 Pazartesi
sen benim en sadık yol arkadaşımdın..ne zaman geciksem durakta bekliyor olurdun..ne zaman erken gelsem otobüse benden hemen sonra koşarak yetişendin..ama hep benimle gelirdin..günlerden cumartesi bile olsa yolumu keserdi bakışın..ama yalnız adlarımızı bilir başımızı çevirirdik..zamane çocukları kadar rahat değildik..belki bir gülücükten fazlası olmazdı "günaydın" anlayışımız..o da aşinalıktandı..senin yerin ortada soldan 4. koltuk benimki sağda 3. koltuktu.inerken hep arkadan inerdim ki yine görebileyim yüzünü..ama sen de inerdin hep mesafeyi uzatıp giderdin..ikimiz de birbirimizden dağınıktın her sabah birimiz parasını bulamazdı..önce cepler sonra çanta yere dökülene kadar..ama otobüscüler bizi iyi tanırlardı zaten..güler geçerlerdi halimize..ama ben daha şapşaldım hep..bir kez paramı unutmuştum da sen yetişmiştin şeyy her sabah nasılsa yarın sabah verirsin diye utanç tavrınla yere bakarak uzatmıştın bozuklukları..teşekkür edip "melis" demiştim..senin yanıtın tabiki daha başkaydı "beben daha 'peter pan' tarzı bi şey beklemiştim bak ilk andan hayal kırıklığına uğrattın beni" demiştin..üzülmüştüm adını beklemeden gitmiştim..ama tabiki çocuk gülücüklerini yerleştirip gelmiştin.."bugün yerimi değiştirebilirim hem hergün o ihtiyarla kitap okumak zorunda değilsin bugün benle konuş borcun var tamam mı benim dediğim olacak öyle derin derin bakma" gülmüş ve sabahın şaşkınlığıyla iyice aptallaşmıştım..sen nasıl bir şeydin öyle..nasıl yanii? filmlerden falan mı fırlamıştın ne?"sen nesin oğlum? dedim ve tam bir pislik gibi gülüp " ben dalgacı mahmut hanımefendi tanıştığımıza sevindim bu ne şeref sabah sabah..Tanrım bugünü yaşadık..daha fazlasını kaldıramam dur ağzını açayım deme ben günlük sıkıntıların adamıyım sakın ha konuşma..abu kadarı fazla zaten bana..kalbim kaldırmaz sonra..neyse fazla uçuk bilme sen beni..bugün saçlarım kadar karışık aklım..rüzgardan değil bu halim..hissetmiş olmalıyım bugün seni tanıyacağımı yoksa bu kadar aptal görünmem normalinde neyse biliyorsun işte her zamanki halimi..tamam neyse kapa çeneni..görüşürüz.."ağzımı bile açamadan kalmıştım..iki durak boyu susmadan bu ve buna dair bi çok sözü yutup benim gibi bir gevezeyi susturmuştun..ne büyük mutluluktu bu bence aptallığımı az yansıtıyordum gülücüklerle..ama sana öyle dalmıştım ki durakta inmek için bastığın tuşu fark edememiştim..indin ve öyle bakakaldım camdan..iner inmez camın önüne geldin ve birkaç işaret yapıp elinle neyse der gibi uzaklaştın..daha doğrusu otobüs ilerledi..sen geride kaldın..inmemize yani benim durağıma henüz 3 durak vardı ve sen yoktun..farklı bir yoldu tıklım tıklım giden otobüs bile böyle dar gelmezdi bana..sen olmayınca insanlar gözümde çoğalmışmıydı ne..indim yürüdüm..gün boyu ne olduğunu tekrarladım zihnimde..ne olmuştu da bir anda kırk yıllık tanıdık misali kucaklamıştın beni öyle ben neden alışık gibiydim tavrına diğer yandan yalnız filmlerden gördüğüm o hoş adam tavrı falan..neydin sen? kafam allak bullaktı..o gün insanlar yalnızca önümden yürüdüler birkaç kez adımı duydum birilerinden ama bir tek seninle konuşmak istiyordu halim..akşam eve gidip yarın sana vereceğim metelikleri ve güzel bir konuşma metni hazırlamaktan fazlasını düşünmüyordum..odamın açılıp kapanan kapısı bile ilgii çekmeden..sıkı bir konuşma planladım bir kağıda ve yazdım böylece filmlerdeki kızlardan farkım olmayacaktı benim de hem unutmazdım aklımdakileri sana söylemekte..uyudum ve tüm gece yine senle uğraştım..ne güzel bir keyiftin sen..bir gün içerisinde aklımı deli gibi eçelmiş bir de güzel hislerin ilk anlarını yaşatmıştın..en çok yakıştığına inandığım turuncu elbisemi giyinip saçlarımı en tepeden topladım..boynumda babamın bana çocukken aldığı içimdeki mutluluğu fark ettiren renkli kolyem bilekliklerim ve kırmızı kocaman çantam..bir de bileğinden güzel bir bağı olan kırmızı ayakkabılarımla çıktım evden..orda yoksan ne yapacaktım..bunu bir an hatırlayıp kendime unutturdum acilen..ve evet otobüs geliyordu bense bir yol gu geçmeden otobüse binemezdim..yani gecikmiştim yine..acaba gider miydin bu kez?koştum giden otobüsün ardından..ve gülüyordun ukalaca " beklemem sandın di mi turuncu?gidersem nasıl bozulurdun ama..aklıma geldi şu köşedeki ağacın arkasına dikileyim suratını öyle somurtuk bir göreyim içim bir cız etsin..sonra kıyamadım hadi yine iyisin..aslında iyi fikirmiş lan!sonra çıkar gelir sırıtışını görürdüm inceden..tüh!kaçırdık..neyse şanslı hatunsun yine.." aklımdan her türlü şey uçuvermişti sense repliğini çok iyi ezberlemiş bir ustaydın karşımda..ne demeliydim ne yapmaıydım ki karşında böyle basit durmamalıydım.."paramı ver hadi..benim gibi çulsuza sigara parası önemli şey..sonra bizim babalık laf eder serserisine.." falan dedin ilk defa yaşayan bir varlık olduğunu kanıtlıyordun sanki..yoksa halen masaldan inemydin de bana mı rol yapıyordun kim bilir.."senle anlaşma yapmaya geldim sana sigaramı vericem paran da benim olacak var mısın dalgacı?" sırıttın yine pis pis..canım acıyordu bu gülüşle..çocuk gülüşün ne kadar yakışıyordu oysa...neden bunu seçiyordun ki hep..." hadi bin de gidelim..bu dünyanın kahrı bana zaten.." falan diye memnuniyetsizce söylendin ve yerine oturdun..yanıma geleceğini sanmıştım..kalktım ve senin kadar ukala olabileceğime kendimi nasıl olduysa inandırıp yanına geldim "çok ukalasın,şapşalsın en çok da pisliksin! bir filmden koparılıp alınan bir sahne değiliz ki ne bu tavır falan..kimsin oğlum sen.." söylendim gidene kadar bu kez sen konuşamayacaktın,laf arasına sıkıştırdığım "kes sesini bugün ben konuşucam" diye eklemelerim de fena değildi hani.hem koluna sertçe vurup birkaç sözde söylemştim..son duraktan ilerleyinceye kadar da omzuna başımı koymuştum..ne cesaret ama benim gibi bir korkak için...giderken de "hadi lan azıcık ukala sırıt yine noldun repliğini mi çaldılar" falan diye kahkaha attım..sanırım o bölümü yapmacık tavrımı biraz belli etti ama bugünkü performansımı sevmiştim..birkaç gün farklı bir otobüse binmeye ve seni şaşırmak istedim...caddenin altındaki duraktan bizim otobüsten numarası 3 fazla olan otobüse binip baya yürüyüp canımı acıttım neydi canım bu?tanımadığım bi herife mi tutulcaktım..adam sende! söylendim birkaç yazı yazdım..daha torutopu 3 gün geçmiş ve bu sabahlar ne kadar uzun sürüyodu...teslim olma vaktiydi..durağımıza geldim her zamanki gibi..karşıma hemen bakıp geleceğin yönlerden biraz araştırıp bekledim..gelicektin eninde sonunda nasılsa..ve 2. otobüsü de kaçırıp ne kadar geç kalırsak kalalım son bindiğimiz otobüs de geçince eskisinden de yabancı olduğumuzu 3 günüme borçlu olduğumu fark ettim..bindim otobüse ve yerine oturdum inadına..benim koltuğuma bir kadın oturmuştu ve yeni taanışan bir çift gibiydiler..bu sinirime dokununca camdan dışarıyı seyrettim..ne aksi heriftin.nasıl gıcıktın gözümde bilemezsin..sana inat değil miydi bundan sonra ne otobüs beklerdim ne de seni görmeyi umardım..giderdim yoluma ohh mis..hem adam mı yoktu canım..hıh!bi kaç rüya karşılığı unutmuştum zaten seni..sonra hafızamdan yüzün silinecek olduğunda bikaç yıl geçmişti aradan..yine durağa yürüyordum ve biri kolumdan öyle bir tutup canımı yakmıştı ki "lanett!noluyoruz?"diye söylenerek başımı çevirdiğimde turuncu sakallarının arasında pis pis sırıtan seni gördüm..ne acayip olmuştu o an..kalbimin odaları arasından bir balon uçmuştu vebir şey ılık ılık akmıştı öyle..öyle tatlıydı o his.gülümsedim ve gözlerimi devirip "hwy!seni tanımıyorum hem eskisinden de çok..paranı vereyim tamam yıllar oldu hem değeri de kayboldu ama söylenme o ilk günkü gibi be adam..!" dedim yüzün daha önce olmadığı kadar aksi bir hal alırken "halen iyi saçmalıyorsun..tebrikler doğrusu" dedin eski bir tanıdık tavrınla.."hadi be sende gel o zaman bugün berabet tüttürelim şu mereti" diye söylenince çocukluk gülüşün geldi yine yüzüne " tamam anlatacaklarım var sana.." dedin..anlatacakların mı?nasıl yani bana mı?her an biraz farklı bir üslup takınıyordun sen..evet sen halen 'neydin' sen..oturup bir ağaç altında savruk saçlarımı kenarlara çeke çeke anlattın uzun uzun..ne olduğunu sen de bilmiyordun besbelli..ikimizde her nereye gideceksek unutmuş günü yutuvermiştik..birçok şey anlatmış çoğunlukla beni susturmuştun ama en çok şunu sevmiştim ben,'hani ikinci gündü paramı verecektin..malum para-halen vermedin ya..o gün gelip yanıma oturduğunda nasıl şaşırttın beni öyle..kalbimin arasından süzülen kan güzeldi lan! farklı bi nesnesin sanki..söyle hadi itiraf et hangi gezegendensin kızım sen? ben uzaylılara çocukluğumdan beri inanırım.. kolumu kolunda hissetmek..birini öpmekten bile güzeldi..ki ben hayvan gibi biraz içgüdüsel bi adamımdır öpmeyi falan severim ama seni öpseydin ölürdün sanırım kolunu şimdiki gibi klumda hissetmek bile beni böyle şapşallaştırırken..farklısın turuncu beh! sigaran da güzel hem..gel evlelim de bisikletli dünya turuna çıkarayım oğlum seni..hadi lann! sırıtmaktan vazgeç bi cevap falan ver..kızım utanıyorum ya tamam itiraf ettik de üste çıkma sevmem o mahlukları.." falan diye söylerken sen ben kalbimdeki tüm balonları göğe salıvermiş bulutlarda yüzüyordum..ne adamdın ama! kahkahalarım ömümce hiç öyle büyümemişti..öyle içtendi ki olanlar..evet biz masallarda yaşayan şapşallardandık..ama bu yeterince güzeldi.."ee?" dedikten sonra ben sen "eve bırakayım hadi..şurdan size daha uzun sürüyor gel bakayım" deyince içmişten beter gülmelerim devam etti tabi..evi biliyordun.üstelik uzun yolu bile keşfetmiştin..seni uzaylı.ne hoştun öyle..el ele yürümüştük iki günlük yabancı değilmişiz gibi..sonra ilk salıncakta sallamıştın ikinci parkın kaydırağından birlikte kaymıştık falan..nasıl ufak çizgilerde buluşup eğlenmiştik..hayatımın günü o gün olmalıydı herhalde..ne mucize ama..aradan yıllar geçti..şimdi sen ünlü bir senaristsin..bir yönetmen,bir oyuncu ne bileyim filme dair ne varsa işte..o gün bikaç fotoğrafımı çekmiştin bir de önceden haberim olmadan çekilenler varmış..ben şimdi görüyorum..hakikaten kalbimin şapşalısın sen..hem film için de güzel bi otobüs bulmuşsun bizimki 97 model kırmızı olduğundan azıcık sarsıyordu bünyeyi şaka bir yana..filmlerden taşan bir adam olman tesadüf değilmiş hem ben sana ilk konuşmamı yazarak da iyi etmişim hani..rolümü iyi seçmişim hadi be hak ver şimdi..ünlü bir senarist olamazdın bensiz..hadi film çekimleri bitmişken gel artık bin otobüsüne gel..2 aydır köpeğimiz bile hasret..yahu bi de bsiklet turu sözün vardı..ne alçak adamsın sen!hadi be gel de gidelim şu dünyaya..biz uzaylılar severiz sizin gibi turuncu adamları..aklıma gelmişken bizim yaşadıklarımız oscarlıkmış bak.adamlar bile onayladı..şaka gibi..çocuklarımıza torunlarımıza bu bizim gerçeğimiz desek inanmazlar ha..bu devirde aşk bir öpücükte bir sevişmede gizli sonuçta..ben aklımdan geçirmişim diyorum bu kez ama söylenme tamam susuyorum.bu arada gelirken o fotoğrafları da getir..birkaç da yeni fotoğraf çek oralarda kendinden..unutma seniseviyorumhalen..gel de bir otobüs turuna çıkalım artık 97 model kırmızıyla..mektuba cevabını mümkünse yanımda sesli yapmayı da unutma bunak!
3 Temmuz 2010 Cumartesi
üzülebilmek kendin için..daha da hüzünlü çoğu zaman..
millet her nesneyi kullanıp güzel güzel fotoğraflar çekiyor..bakıp bi kaç iç çekişmesinden sonra "bende.." diyorum "öğrenebilirim biraz kurs falan araştırsam..aslında ne güzel olurdu.." vs. düşünüp etrafında hayal dünyama çeviriveriyorum..sonra her bku hallettin ya fotoğrf makinesi bilmem neyi ne yapıcaksın akıllım diyen iç sesimi babam seslendirince yine susuyorum..
-hayır o kadar fakir ve kapalı bir aile olduğumuzdan değil ama..ya tamam off ben çocukluğumdan beri böyle içine kapanık utangaç bir aptalım tamam mı kabuğumu hiç bir zaman kıramadım..hiç olmadı bu..ne zaman bir şey beni heyecanlandırsa "sus duyacaklar!" diyor içimdeki aptal..
lanet olsun..
biri benim içimdeki çıkarsın artık nolur ama..
çocukluğum böyle geçti de gençliğim neden böyle gidiyor..
gençlik asiliğe eş neden anlamıyorum ki..
hay lanett!!
üf..
-hayır o kadar fakir ve kapalı bir aile olduğumuzdan değil ama..ya tamam off ben çocukluğumdan beri böyle içine kapanık utangaç bir aptalım tamam mı kabuğumu hiç bir zaman kıramadım..hiç olmadı bu..ne zaman bir şey beni heyecanlandırsa "sus duyacaklar!" diyor içimdeki aptal..
lanet olsun..
biri benim içimdeki çıkarsın artık nolur ama..
çocukluğum böyle geçti de gençliğim neden böyle gidiyor..
gençlik asiliğe eş neden anlamıyorum ki..
hay lanett!!
üf..
2 Temmuz 2010 Cuma
bulutlar tüm gökyüzünü kapatmış..
tek bir boşluk bile yok,
lacivert ve beyaz
ama öyle sarmaş doloşlar ki
nefes alınmıyor..
derin derin aldığın her nefeste
yeniden soluksuz kalıyor gibi..
tek bir söz bile çıkmak istemiyor dudaklarından
duvarlar sessizliğe alışık
tek bir sözle
un ufak olmaya and içmişler gibi..
kulaklarını giderek yalnızlığa alıştırmanın
gerekliliği gökyüzü her gece binlerce kez haykırıyor
sen uyuduğunu zannederken
kabusların arasında..
kusarsın ya günlerce,
yemediğin kadar çok şey dışarı dökülür öyle
ama kusamamak çok daha farklıdır
önce acı bir tat birikir sonra
içinde yemediğin kadar çok şey debelenir
ve her konuşma isteğiyle tutuştuğun o anda
dökülecekmişsin hissiyle
ağzını kapamaya teşvik eder
ama hep yanıltır
her nefeste biraz daha taşacağını zannederken sen..
karabasanlı bir gece
gözlerini bir türlü gerçeğe açamamak gibi..
içinde her savaş verdiğinde
bir kez daha mağlup olup hep diğerlerini
bir bir anmak gibi..
çok fazla şey değil
aslında'.
susmak ve kusmak arası bir şey sade'ce..
belki de yalnızca,uyanamamak.
tek bir boşluk bile yok,
lacivert ve beyaz
ama öyle sarmaş doloşlar ki
nefes alınmıyor..
derin derin aldığın her nefeste
yeniden soluksuz kalıyor gibi..
tek bir söz bile çıkmak istemiyor dudaklarından
duvarlar sessizliğe alışık
tek bir sözle
un ufak olmaya and içmişler gibi..
kulaklarını giderek yalnızlığa alıştırmanın
gerekliliği gökyüzü her gece binlerce kez haykırıyor
sen uyuduğunu zannederken
kabusların arasında..
kusarsın ya günlerce,
yemediğin kadar çok şey dışarı dökülür öyle
ama kusamamak çok daha farklıdır
önce acı bir tat birikir sonra
içinde yemediğin kadar çok şey debelenir
ve her konuşma isteğiyle tutuştuğun o anda
dökülecekmişsin hissiyle
ağzını kapamaya teşvik eder
ama hep yanıltır
her nefeste biraz daha taşacağını zannederken sen..
karabasanlı bir gece
gözlerini bir türlü gerçeğe açamamak gibi..
içinde her savaş verdiğinde
bir kez daha mağlup olup hep diğerlerini
bir bir anmak gibi..
çok fazla şey değil
aslında'.
susmak ve kusmak arası bir şey sade'ce..
belki de yalnızca,uyanamamak.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)