31 Ekim 2012 Çarşamba


diyorum ki bu tanışma ve birbirine ısınma çağları en güzeli, hep böyle kalalım.tepkisini ölçer biraz korkak bakışlarımız ve ürkek ellerimizle.

diyorum ki bu tanışma ve birbirine ısınma çağları en güzeli, hep böyle kalalım.tepkisini ölçer biraz korkak bakışlarımız ve ürkek ellerimizle.

di gel yanıma.

gençliğimin farkında vardım ya bu sene.her şeyimin ilki oldu ya bu sene.ne güzel oldu!
miyuuuv!

suyu bardaktan içmek en güzeli.hem biraz kalın camdan ve geniş ağızlıysa oh mis.

"neyime gerek" aslında güzel kalıp."neme lazım" öyle değil sanki.
deli gibi özlemişim.onca şarkı sıraya dizilir, senin kokun o arada yandan geçip de önümdeki adam da sana benzer mi?
of be adam.bir kez dön de bak bana.çok özledim.ya da ne bileyim sadece sesini..of!


"neyime gerek" aslında güzel kalıp."neme lazım" öyle değil sanki.


hep sevilmeyen insanlarla iletişim kurduğumu ve onlarla bir ordu kurduğumu fark ediyorum.gerçekten fazla hoşgörü sahibi miyim diye sorgular oluyorum.diğer yandan etrafımda bunun tam zıttı insanlar da çok fazla.acaba diyorum benim hiç orta kararda boyutlarım olmayacak mı?

"because the night" benim için en güzel, en özel, en bitane şarkı sanırım.bilinçsiz seviyorum bu da daha hoş bir ayrıntı.periyodik olarak rastlayıp ilk kez dinliyormuş gibi bir daha seviyorum.yakında ezberleyeceğim gerçi ama olsun çok güzelsin bebeğim.patti smith perde arkası dinlenmesi,görsel açıdan yok sayılması gerekenlerden diye düşünmüştüm başta, evet.ama son zamanlarda çok çekici bir çirkinliği olduğu sonucuna ulaştım.neyse işte. "because the night" söyleyelim bir gece senle.
sesle görüntü arasındaki uyum mesela, şart.
bizde olanlar kadar olmayan ya da fark etmediklerimiz de önemli.
iyi geceler sarelle.yüz yıllık sarelleye sahip çıkılmayıp nutella diye bağırılması bana koyuyor hem.onu da diyeyim içimde kalması
lağn!
yarası olan kesin gocunuyor.kendimden biliyorum.
herif onlaymışssın.yazmış aradaki "n"yi yanlış yazmış.hemen ney!kim!ne diyorsun?!kimden bahsediyorsun filan oldum.onlayn yazcakmış ?? şey!
ay bu üstüne alınma işi hakikaten garip.
anneden bir şey saklarken de hep bu olur ya.çok acayip.ehehehe!
karşı taraf durumu birkaç dakikada çözüyor ama o bir acı gerçek. (t1)
uykum gelse her yerde uyurum demiştim ama yalan oldu.rahat etmeyince en kısa gecede bile en bitmez geceyi yaşayabiliyorum.bir de kalksan başkasının evi napabilirsin yani.hadi onu geçtim bilinmedik bir yer olunca insan korkuyor resmen.yok ben başkalarının evine kalmaya gitmeyeyim ya.put gibi yatakta onca saat durmak.çatlamadığıma şaş%ı.benim gibi uyku sever insana bile zıkkım ettiler ya pes.zaten uykum hafif artık giderek azalıyor sanırım.acaba yaşlılık belirtisi mi ki?sevdiğim o nadir eğlencelerimdendin sen uykum ya..başkasının evine gitmem ben,sen gel.koyun koyuna uyuyalım biz. (t1)

suda balık olsam..

25. doğum günümü nil'in "iyi ki doğdum ne güzel bir kadın oldum!" diyerek kutlamak istiyorum.
en büyük hayalim siktirolup gitmek.
beklentim daha fazla beklemeden yok olmak.
hedefim isteklerimle körelip tek başına yaşayan ilk atoplumsal varlık olmak.
lütfen.
çok şey istemiyorum.al beni!

herkese ismiyle hitap et.bana "siz" de ismini bilmediklerine de ismini sor.ne **** kafalı herifsiniz sen! (xxp)
delirmemek işten değil!



son zamanlarda bir şiirin son mısrasına gelmeye uğraşcak kadar bile sabrım yok.deli gibi sabırsızım.deli gibi yenilik telaşındayım.deli gibi korkuyorum olacaklardan.rüzgar esiyor,bir şeyler değişecek belli.ama daha kötü olmasa bari.

hayatıma giren heriflere baktım da ya gerçekten kültürlü entel insanlardı ya da kel alaka resmen zırcahil tiplerdi.hani arası gerçekten yoktu.ama ilişki ne kadar sürerse sürsün o zırcahil ayrıldığımızın ister birkaç yıl sonrasında ister birkaç ay sonrasında olsun karşılaştığımızda bir entelektüele dönüşmüştü.en çok ona şaşırdım ben.böyle bayağı jazz dinleyen, artık kaliteli denen rus,alman,fransız edebiyatını keşfetmiş, sinema desen en azından imdb'den kült bir şeylerle zemin oluşmuş, tiyatro seyircisi haline gelmiş oluyorlar.tipde de tabi bir hoşluk bir çekiclik geliyor.ki bana artık bu tipteki değişim olmasa da bir cazibeli geliyor..neyse sonra öyle aradan geçen zamana rağmen arayıp, konuşup seninle kendimi ne güzel yetiştirmişim ya valla iyi ki bulmuşum seni.beni ben yaptın.sağol diyenler olunca ne desem bilemiyorum.hemcinslerime senin için bunu hazırladım dile dile ye der gibi servis yapıyorum.sonra beni bir kıskançlık alıyor ki sormayın.ben yetiştirme yurdu değilim aslında da olgunlaştın bari meyvelerini bana verip git be adam, böyle nankörlük de çok yani.o kadar besleyip büyütmüşüz terbiyesiz o yeni sevgilini resmen ben buldurdum adi!bana da pes ama..

"nasıl birisin?" ne biçim sorudur lan.allah belanı versin gibi bir şey.adam istediği kadar "e daha daha" der sen dana kadar da anlatsan bitmez o konu.bi sik*rip git desek en güzeli olur anlaşılan.

hep korkak olduklarını ayrılınca öğrendim.beraberken hep cesaretli görünürlerdi oysa.sonra şiddetimden korkar,saklanırlardı.bir anda izlerini de toplayıp gittiler.suçu kendimde buldum.ama en çok buna üzüldüm ya lan! bir kere de küfrede küfrede ayrılamadım hırsla,kinle dolu.olmadı bir kerede.gerçi bir kez öyle oldu onda da oturdu karşıma ağladı ya pes bana!
bir de ayrıldıktan sonra yeni sevgililerini takip etme olayı var.ister istemez öyle oluyor.ilişki ister nefretle bitsin ister arkadaş sürsün."bu benden daha mı güzel?" ya da "ay ne çirkin"tribi ki bu direkt kızın güzel olduğunu gösteriyor.diğer yandan lan ben de güzelim demek egosu da ayrı komik de.ama en ve en güzeli kendine benzetebildiğin biriyle sevgili olduğunu görmek.lan bu bana bayılıyormuş taklitlerimle hala ahaha! filan oluyorsun.hep bana bu sonuncusu oldu.acaba herkesle benzicek biri miyim diye düşünür oldum.sonuçta mutluyum sorun yok
giderek değiştiğimi hissediyorum.ama bunun iyi olduğunu düşünüyorum.
bomboş oturup birini seyredebiliyorum artık,hiç konuşmadan ya da konuşasım geldiğinde susup bakmaya devam edebiliyorum.
bir şeylere deli gibi bağlanmıyorum.bağlanamıyorum demek daha doğru olabilir.
kimse için eskisi gibi eğilip bükülmüyorum.hatta ağzıma geleni söylediğim çok oluyor.konuşmak istemiyorsam konuşmuyorum bile.
hoşuma gidiyor bu hal.ama benimde bir kavrama noktam var malesef ki tam o noktanın altına iner inmez içimi bir dökmeye başlıyorum ki duramıyorum karşımdakinin dinlemediğini fark etsem önceden şaklabanlık yapar dinletirdim ya da bırakırdım anlatmayı ama artık o dinlemeyi kesince ya da konuşmaya başlayınca onu hiç dinlemeden,sözümü kesmeden hatta volümümü bile kısmadan tam gaz devam ediyorum.yani evet tam anlamıyla kendimle sesli konuşmayı seviyorum.beni bu çok iyi hissettiriyor.bir tür kusma hissi gibi başta sancılı,korkulu sonra ferahlatan türden.
bilmiyorum yönümü nereye çevirdim ama iyi hissediyorum şu anda.
diyeceklerimi artık çabuk unutuyorum bir buna üzülüyorum.bir de sabah gelişen diyalogla etrafıma kendimi böyle kabullendirdiğimi fark ederek mutlu oldum.annem sabah babama ısrarla araba istediğini gerekirse onun arabasını satıp iki araç almalarını filan söyledi.babam her zamanki gibi sigarasını tüttürüp dinlemez görünüp dikkatli dikkatli önünü görmeden karşıyı seyreder gibi yaptı.annemi çok iyi anladı.annem üstüne gidince de duymadım neyse filan dedi gitti.annem kızdı ama mesajı vermenin rahatlığına kavuştu öğlene doğru kardeşim telefon istediğinin kendisininkinin çok eski olduğunu filan dile getirdi anneme.annem bu konudan sıkıldığını istediğinin de bir özelliği olmadığını o telefonun ona yettiğini filan söyledi.sonra kardeşim ısrarlı davranınca annemin bir anda babama dönüştüğünü gözlemledim.bu bambaşka bir durumdu duymamaya başladı,etrafı izlemeye,kendi içine dönmeye,düşünmeye.sonra konu değiştirip yolu geçtik.yaklaşık 2 saat kadar geçti sıcaktan bunalıp bir yol kenarına geçtik dinlenmek ve otobüs beklemek için kardeşim telefon istediğini söyledi.annem ben de araba istiyorum dedi gülüştüler.ben bütün gün boyu seyirci kaldığımı fark edince annem benim giderek beklentisiz, umutsuz bir insan olduğumdan bahsetti hadi gel bir şeyler bakalım sana.ne,istersin ki filan dedi.ben de ölümümü beklemeye koyulduğumdan bahsettim.annem güldü.kardeşim duymadı bile.önceden olsa kızardı.neden böylesin dedi annem normal olan benim deyince başını öne eğdi.sanırım yaşama isteğimin onun genetiğinden eksik gelişini ve onda olanın bendekinden çok olduğunu düşünüp üzüldü bir an.sonra otobüste hepimiz farklı cam kenarlarını izleyerek gittik.gün sessiz geçiyordu ve benim canım konuşmak bile istemiyordu.belki de sıcaklardandı.ama bunaltan sıcaklar belki de ilk kez işe yaramış gibi olmuştu.çenem kaynamıştı yıllar sonra.
2. kanal tedavimi yaptırdım ve yine kusamadım.o tat ağzımdan arınmıyor.kusmak istiyorum.tat duyumun üst dudağımla birlikte uyuşmasını dilerdim.üst dudağım şiş ve hareketsiz.bu da ayrı hoşuma gidiyor.
garipleşerek mutlu oluyorum.sanırım benim mutasyon dönemlerimden biri de bu sene.

hep cumartesileri yine unuttum cuma geçti diye hayıflanırdım. "friday i'm in love" şarkısını birine söyleyemeden geçti yine hayırsız modunda.bugünün cuma olduğunu da şarkının tüm sözlerini ezbere bildiğimden tekrar emin oldum da söyleyecek adam ayrıntısını bulmayı unutmuşum.önceki haftalardaki durumum daha iyiymiş.o yüzden beteri beteri hep var.

her şey üstüste gelir.iyi de kötü de.peşpeşe peşpeşe, birine doymadan öbürü kendini kapılmış buluyorsun filan.da kıskanılmak ne demek ya?!kıskanmak hadi tamam da.bir imrenmek anlamında var bir de zarar verici var biliyoruz da.zarar verenini sevdiğin olunca bir daha koyuyor ya.valla gol gol gol!doyduk boğazımıza ağzımıza burnumuza gözümüze kaşımıza kadar.ne zaman bitecek bu oyun?
evet çok çabuk kapılan insanlar var kesinlikle kendini bilmeyen.baş harfi ben. (xxp)
hem "ilk bahtım altın tahtım."cılardanım evet.
ah bu ben...üzülüyorum be!

ağzıkırılasıcaadam!


yanlış anlamışsın deyince kabahat yanlış anlaşıldım deyince oh mis.ne biçim bir edilgen hastalığı bizimki..
çok özledim ve rehberimden yabancının bile yanlışlıkla aradığı numara senin..daha ne yapmam gerekiyor ki kurtulmam için?
ağlayacak yerim bile yok.içip içip unutup unutup kusmak ve kurtulmak istiyorum kursağımda kalmış her şeyden.
hak etmedim sandım ben.

bir şeyden mutlu olmayı bilmeyen insanlara hep kızardım.hiçbirini kendime benzetemedim.hatta sanırım ben onlara benzedim.üzülüyorum.


insanların çoğunluğu öküzse, öküzlerin çoğunun insan olduğunu hayal etmek düşer bana.

bir "sen avukatlık mı okuyorsun?" var. bir de "doktorluk mu" var.meslek ismini taşıyan bölümleri severim.

ısrar beni hayatta soğutuyor.kişiden soğumak bir yana.

bu seneyi yenilik senesi seçtim.yapmadığım ne varsa yapmaya çabalıyorum.güzel gidiyor.

zayıf neredeyse sıska erkeklerde bol bi şeyler güzel oluyormuş.

"super girl" şarkısındaki kız olmak istiyorum.

"gözlerini kapat." aslında bayağı çekici bir söz grubu.

acaba diyorum daha sonra bugünleri anımsamak için günlük fotoğraflar mı çeksem?sonra çok **** yaşıyorsun ya diyorum.sonra aslında doğru lan! deyip karar vermeden gülüp geçiyorum kendimden.

kabullenememek çok fena.

bir de kendine yakışan renkleri bilcekmişsin.

eline sigara yakışıyor diye içesi geliyor insanın.ya da tenine alkol kokusu yakışır kimine.test ettik.yeşilayın rengini değiştircez biz!

birinin kokusundan tanımak mesela,değişik bir hoşluk.

bazen sevmek için gerçek bir sebebe ihtiyaç duymazsın.onun cazibesine kapılmak diye bir şey adı altına sığınırsın.

daha önce gözlerime o kadar donuk bakıp içimi okşayan bir adam olmamıştı, upuzun sakallarının arasından dudaklarını bulmayı hiç o kadar ani dilememiştim bir erkek için.kirliydi ağzı,yüzü,kıyafetleri,saçları.bir suçlu imajı vermişti duruşuna.omuzları düşük elleri yere bakıyordu.başı da önüne düşükçeydi.nasıl olduğunu,nereden geldiğini bilmiyordum, nasıl böyle ani gelişmiştik.anlık yanılgılar misaliydi.gülümseyerek arabanın kapısını açmış ve dimdik dururken kendimi bulmuştum.sonra gözlerimi koskocaman açmış sana bakıyor buldum kendimi.aramızda yedi kişi vardı.normal koşullarda birbirimizi görmek için eğilip doğrulmamız gerekirdi o güruhta.ama kaderin o işvelerinden biriydi bu besbelli.küçücük bir insan kahkahaları arasında bakakalmıştık.ben duruyordum ve sen de yürümekten vazgeçip durmaya karar verdin.bir sokak delisi böyle güzel gözlere sahip olmamalıydı.hem sen yaşın itibariyle de müsait değildin.şairin bahsettiği o incecik delikanlıydın.çok karakteristik yüz hatların vardı, hem o uzamış saçı sakalı karışmış halin bile gizleyememişti güzelliğini.gördüğüm en güzel gözlere sahiptin.yüzünün kiri pisi engelleyememişti bembeyaz tenini.o bembeyaz tene konmuş iki dolunay büyüklüğünde kömür parçacığıydı gözlerin.gözlerinden kendimi görmeyi dilememek elimde değildi.sen kir pas kokan mis gibi bir adamdın.sanırım bir dakikalık bir süre boyunca baktım naif suratına yetti.bekleyeceğim seni.
yok hissedemiyorum artık o muazzam heyecanı ya da titreşimli duyguları.evet heyecanlanıyorum ama eskisi gibi değil.bunun için sorumlular seçiyorum.ama en çok kendime kızıyorum.hayallerim vardı lan!

güzel gülen seçildim ya pes doğrusu.en olasılıksızından %100 olasılık oldu ya.haklıymış herif., "0.1 olasılık seni bulmuşsa %100dür." derken.eheheh mutlu oldum.

bir patavatsızlar var bir de içinde astarı olmadığını bildiğimiz ama içimizi göstermediğini düşündüğümüz kıyafetler var, ortalık yerde güneş ışığından utandığımız.

deli gibi özlüyorum seni son günlerde, rüyalarımda bile varsın - ki ben abuk sabuk rüya görenlerdenim bilirsin.herkesi sana benzetmeler, olmadık anılarımızı hatırlamalar, bütün oklar seni gösteriyor.aldıklarını bulup parmak izlerini arayan aptala bile dönüşmem an meselesi.ne oluyor bilmiyorum.ad koymayı sevmiyorum biliyorsun da..özlemekten öte özlüyorum seni, son günlerde.sevdiğimiz tüm şarkıların radyoda peşpeşe çalması bile tesadüf değil işaret gibi geliyor, neredeyse öyle yoracağım.kendime üzülüyorum.gel diyip iyice içine sıçamam ki.güzel bir son seçebilmek için ayrılan benim gibi kaç sivri zeka vardır ki.seni iyi hatırlamak iyi bir fikir değilmiş ahh be adam..güzel hatırlamayı düşünen beynime sıçıyım ben.
yağmur duasına gerek yok.annemin cam silmesi yetiyor, çöle de gitse başarır bence bu kadın.
-murphy kanunlarını da alıp gitseydin keşke



sıcaktan bunalmışken buz gibi bi elin dokunması da sıcak kadar olmasa da ürkütücü olabiliyor.böyle omzularını kaldırıp sırıtmak da ayrı komik oluyor ama yapıyoruz evet.

istediğim tüm fotoğrafları çektirmekle başlayacağım işe sonrası da sırayla gelecek.olacak olacak...

"bokumdan daha değerli olmayan insanlar bile geçti hayatımdan senle neden tanışmayacakmışım ki?" dedim sonra.

500 days of summer izlettim adama.500. günümüzü beklemiş."hadi artık autumn olarak gel ..'a bekliyorum ."demiş.ay ben nasıl bir insanım yarabbim ne adamlar kaçırıyorum neler için?aşk neden hep boka konar o zaman?
içlendim.



güneşle tenimin teması anındaki o acı his yüzünden dışarıya adım bile atamıyorum bugün.bu sene istesem de yoğurt olarak kalamayacağım sanırım.güneş kremlerine rağmen pembeleşiyorum.

yirmilik dişimi yirmi yaşımda çıkarıyorum.sanırım yirmi yaşına gelmek kötü bir şey ki böyle cezalandırılıyoruz.gerçi bazıları çok geç de çıkarabiliyormuş.benim cezam bu seneymiş demek.

film izlemeyi sıradan bir şey haline getirince o hazzı alamadığımı fark ediyorum.bu yüzden izlediğim bir çok filmi beğenmez oldum.bir sürü filmi ismi geliyor aklıma hiç birini beğenemiyorum.

kararsızlıktan ölemiyorum.ne yapayım diyorum -buluşayım deyince de kim sorusuna cevap vermek güç oluyor.onun şunu şöyle bu hep böyle yapıyor hesabı.en iyisi çağrılınca gitmek.mis gibi.

evet yazıcam onu.kısa film olarak neden hikayesini seçmiyorum anlamıyorum.ah ama ne hoş adamdı bir daha o kadar içini cızırdatmasın diye olsa gerek.aslında oynarım ben onu da.hainim evet.

özlediğim insanlara vakit ayırmak istemiyorum amaçsız bir şekilde sanki o zaman büyüsü kaçcak hissiyle.iyice acayipleştim ama özlemek hissini özlemişim sanırım.nasılsa giderilecek işte.

yazları hep böyle oluyor.kendime gidecek yer arıyorum, bozkıra teslim oluyorum.bozkırda vakit geçirirken hobi aranıyorum bu sefer de o sıkıntı olup başıma kalıyor.yerinde de durulmuyor.

yüzü karakteristik olan insanlar gerçekten çekici oluyor.aman ağzı büyükmüş, gözleri küçük torbalıymış, burnu yamukmuş yok değil abicim.mis gibi oluyorlar.bir de kemikli hatlar mis gibi.

biliyorum her şey sıcaktan oluyor; değişimim,sinirim,stresim,olacakların olmayışı,olanların sıkıcılığı,değişiklik istiyorum.her zamanki gibi isteyip her zamankinden farklı olmasını diliyorum.

her şeyi sıcağa bağlıyorum.sonbahar bir anda gelince yağmura bağlayacağım gibi.beni hep bu havalar mahvetti ya da ben hep mahvolmaya meylettim.bilmem.

bir de "bugün ne giysem" var,kıyafetlerinde giydiğin gün yediklerinden anılar bıraktığın.ama o günlerin ardında kirli sepetinin boşalmasına bir iki gün kala mutlaka kıyafetlerini önemseyeceğin bir işin çıkacak.bu böyle!
misal bizim evde gece birden sonra yatanın hasta olma zorunluluğu var, aksi takdirde tatil bile olsa ertesi günü pazartesi olan bir pazartesi yaşamışsın muamelesiyle uyuyup uyanıyorsun.psikolojik işkenceler başka.
uyku hafifliği de genetik zayıflığımız.ne yazık bize ve bizim gibilere...

gamzesinden öpmek ha!mest oldum.. (O|O)



sabrını severim senin..ne güzel adamsın sen.
umrumda değilken, şimdi koşmak geliyor içimden.
ama aşkla koşmak arasında kesin benzer bir şeyler var.
-yeri de başka bir yerde duruyor,eksik gibi,özlemişim gibi ama eskimiş gibi de.vicdan azabı derdim de değilsin.güzel bir izsin..arada bir de kaşınmasan kabuk bağlamasan sen de güzelsin.evet..seni de seviyorum.

sevmeyi bilmiyor muyum acaba ben?sevince hepsine aşkım depreşiyor, sevmeyince yanıma yanaşılmıyor.acaba benim sorunum ne 


11-
uyandığımda tahmini vakit 07:11idi.sonra banyoya uzanan uzun yolculuktan dönüp her zamanki eğlencemi yaptım.cenin pozisyonumu alıp yorganımın üstüne ters uzandım.bir de müzik açtım.radyo kanalımda genelde uyandıran keyifli müzikler çalardı ama yok çalmadı bugün.birkaç uyarı dolayısıyla buçuğa doğru ancak doğrulabilip dolabımın mübarek kapılarını araladım.giyecek kıyafet bulamayıp her zamanki kırmızı-siyahımı şeettim.uyuşukluktan ölmedim ama koştur koştur ancak yetiştim servise.hayır ben geç gelene binmek istiyordum uyanabilmek için, yine üşüdüğümde kapıyı açmayan psiko kapıyı açtı.e bindim tabi!"uyanmak istiyorum abicim" diyemedim.okula erkenden gitmenin mutsuzluğuna aldırış etmeden elimdeki 1000 sayfanın ağırlığıyla temiz hava yürüyüşü yapasım geldi.e kendime bu kadar da izin vermem gerektiğine karar verdim ve yürüyüş arkadaşı da buldum yanlışlıkla ama güzelce.o benimle yürüyormuş gerçi o ben zor fark ettim de "bugüne güzel bir tesadüf olarak gelmen ne güzel." deyişiyle günün ilk tebessümünü bulduk.sonrasında ben şaşırılası o mutluluğa kavuştum.amfinin kapısından girerken umrumun köşesinden geçmeyen insanlara sevgi dolu bir gülücük ve sesle "günaayydıın" dediğimde ben bile şaştım halime.amfide tanıdık tanımadık gördüğüm her lüzümsuza da aynısını yaptım.sonra böyle böyle baya sempatik bulundum."ay bugün ne tatlısın ne ..sin" gibi gülücüklü sesler çıkardık.birçok insanla sarıldım ama ilk adımı hep onlar attı "çok istedim." flan dediler mesela.çok melektim çok.
günün meleği kesin bendim.o kadar ki elleriyle besleyenler filan oldu.hatta şiddet gördüğüm tek an "benimle yemek yiyeceksin sanmıştım" şeklindeki kıskançlık kriziydi.bugün o kadar tadımdan yenmiyordum yani..
sonra emniyete gitti sürücü şeysi için.halim keyfim bombok oldu.
bugün mutlu olmamı istemeyen tüm güçler çabaladı ama öyle masum mutluydum ki engel olamadılar.annenemin aşuresiyle dışarıdaki günü güzel kapadım.bir de filmimi izlesem,azcık kitap okusam.ne güzel gider bugüne.oh mis!
çok güzelim bugün çok.kanatlarım çıksa şaşırmayacağım o kadar meleğim ki.halime tavrıma ben şaşıyorum yahu.
eheheh!
''Gerçi kibarlığımı bırakmak istemiyorum insanlara karşı… Bildiğim sözcüklerle konuşuyorum onlarla… Arada bir dalıp gitsem de sonra yine toparlıyorum kendimi. Ellerimin titreyişini saklıyorum görünmesin, diye… Aklımın başında olduğunu kanıtlamaya çalışıyorum. Evet, buradayım, gitmedim hiçbir yere, sizlerleyim, demek istiyorum onlara… Oysa hiç de onlarla değilim… Kibarlığım bir refleksten ibaret… Arada bir dalıp gittiğim yerdeyim asıl.. Asıl hayatım ellerimin titrediği yerde… Sözcüklerin anlamını çoktan unuttum. Sahi, onca yıl ne konuşmuşum insanlarla ben. Neyi kazanmak, neyi anlatmak, neyi çözmek için kavuşmuşum… Beni ne tutmuş onca yıl ayakta…''
11-
aşk şarkılarını toplayıp bir uçak yapıp uçurabildiğim kadar uzağa fırlatmak istiyorum.yolladığı mektupları birbir parçapinçik etmek,yemeye kıyamayıp bayatlattığım çikolatalarımızla binlerce çocuğu zehirlemek de istiyorum nasılsa önümüz bayram..bir önem teşkil etseler saklanarak değer arttırırlardı sanıyorum.yani ne bileyim bir çocuk ile bir çikolatanın değeri ölçülmez ama o onu zehirlemek için yeterlidir ya hayat da böyle..ayrıntıdan ibaret..
fakat ne yazık ki sen gibi bazı ayrıntılar belli dönemlerde böyle büyüdükçe büyüyorsunuz..insan bir an "hayat sen misin?" diyesi geliyor.oysa ucundan geçmiyor.herkes biliyor ama onsuz da takılıp kalan bir şey varmış gibi de..
yan rollere başvurup sekiz on figuran desen ne bileyim işte.
bile bile böyle olunca insanın kendini öpesi hakikaten geliyor(!)

11-
gün ışığına hasretim.bir tür üşengeçlik hastalığından öte bir şey benimki..bir başkası eliyle getirip sunsa git demeye üşenip arkamı dönmeye üşenemem diye korkuyorum.
bir yandan da yalnızlık kokusunda boğulmak istiyorum.hayır aşk yok bir aana yok diyenlere geçen haftaya kadar bekle dünyada herkese herkes düşecek kadar insan var en fazla cins değişirsin diyordum şimdi aşktan öte bariz bir yalnızlık çekiyorum yani bunun aşka özel kısmı bile yok..dünyada herkes çoğul sanki bana!
kapılara bakıyorum,çalan telefonlara..kimse beni aramıyor,kolay kolay kimse bana gelmiyor.bazen yerimden kalkamıyorum ya da telsiz telefonun şarjı bitiyor..bakkala çıkışımda geçen aradım/geldim diyenlere inanmıyorum.sonuçta biri denk gelir..bilmediğim numaraların 3üne cevap veriyorum 2sine yetişemiyorum,duymuyorum,açmak istemiyorum en fazla telefonum kapalı oluyor.kontürüm olmadığndan dönemiyordum..şimdi de o dönsün diyorum.
"sana yemek tabağı hazırlanıp getirilmiş de biri çiğneyip ağzıma koysa ay ama ne iğrenç" gibi bir şey bu..
utanıcak şey ama huyum kurumuyor.
dudağımın bükülme sebebini de ah bir bile olsa..
bir de sebep sonuç ilişkisine takmış insanlar var.internet bağlantısıyla tanımadığım insanlarla sudan muhabbetler yapıyorum ve hepsine "mutsuzum çünkü.."lü muhabbetler açıyorum hepsine başka sebep söylüyorum büyük çoğunluğu yiyor.ama kimin umrunda...?? saçma bir şey işte.
özenli görünen insanlara çok özenesim geliyor..
ama üşeniyorum.
yine yarına kaldı şey!bundan da nefret ediyorum...
bir de mutlu mutlu insanlar içimi açmıyor.
bana çıkarımda bulunmaktan vazgeç dediler.kendimi biraz eğittim ama şimdi herkes bana çıkarımda bulunuyor.şimdi anlıyorum ne gıcık ve sıkıcı dinlemesi..acaba bende mi birine söylesem diye düşünür oldum.
bir de ok acayip rüyalar görüyorum tabi hep hayra yoruyorum.
hç giyinmediğim renklerde giyinip evde geziyorum ne zaman balkona çıksam biri bakmaya başlıyor.gün ışığından hep vazgeçiyorum.
aslında anlatacak bir şeyim yok ama çok anlatasım var..sırf bu yüzden adımı unutmaya yakın bir tanıdğımla karşılaşıp onla uzun bir sohbet etmek istiyorum ama hep bildiğim suratlarla karşılaşıyrum.bu beni daha çok bunaltıyor..
aslında,her şey böyle son zamanlarda.

lüzümsuz hislerimi topladım,gece gündüz demeden sana geldim.
tereddüt etmek için kendime zaman tanısam,
kapıdan girdiğim an bile yalanlara sarılıp arkamı dönebilirdim.
ama bilmen için gerekli bir sebepsizlik yoktu.

bugün çaldığım kapılardan en sonuncusuydun ama baştan kaçıncıydın?
bugün bu fikri üretmeye ihtiyaç duymuyorum,
çünkü utancımı tenimden aldığım duşla eritip uzaklaştırdım.
ama ihtiyacın varsa masumiyet yeter bana.

bugün evden kapıyı kilitlemeden çıktım yalın ayaklarımla,
apansız bir zaman aralığına denk getirmek hislerimin fikriydi.
bir mantık yolculuğu olsa böyle başlamazdım.
amacım kazanmak olsa oyunun kurallarından haberdar ederdim.

hiç bir şeye ihtiyacım yok sandığımda olmuştu her şey;bugüne sebep.
aslında her şeyim vardı o zamanlar;
su rengi utançlarım,özünü kaybetmemiş masumiyetim,sevgi dolu sevgililerim
hepsi vardı ,avuçlarımda birikinti;kalbimde yığıntı.

ertesi gün bir kumsalda uyandım,geceye dair zihnimde tek kırıntı yoktu
ora gözünü alabildiğine kumdu,tırnaklarımın içinden,kıyafetlerimin içine kadar kumdum.
orası denizsiz bir sahil şeridiydi,bu zihnime öğretilmiş bir doğru gibi şüphe götürmezdi.
sen bile kumdun tenimde rahatsızlık veren,bir benim ellerim vardı bir ufuk çizgisinin kumları kucaklayan.

ben gittim,
kimse değişmedi,
herkes yerinde kaldı;
dünya dönmeye devam etti.

ben bittim,
sen değişmedin,
tam unutacak olduğunda;
rüya gördün,
bu benim dileğimdi.

oysa
ben hiçtim,
mevsim ısınırken,
bulutlar griye döndü.
bu senin mucizendi.
ya da yalnızca avutucumdu.

ben istedim,
bekledim,dönen olursa;
bulmaya kimse dönmedi geri..
bir tek bendim giden.
ama ben bile geri dönmedim ki..

ben gittim,
sen sırtını döndün;
o beni yok saydı.
biz hiç olmadık
siz zaten yokmuşsunuz
onlar yaşıyor.

hiçbir şey değişmedi ki,
yaşamak adına..
benim adım da değişmedi,
ama adımlarım kimsesizleşti,
siluetim silindi..
ben bile yetmedim ki kendime..

kendimden bile gittim;
değmeyeceğini anlayınca
varlığımdaki hiçliği..
yollar karıştı,
ben geride kaldım
dünya döndü,
beni es geçti zaman.

ben gittim,
ama kimse arkasına dönüp bakmadı,
ben de dahil oldum bu kez.