31 Ekim 2012 Çarşamba


güneşle tenimin teması anındaki o acı his yüzünden dışarıya adım bile atamıyorum bugün.bu sene istesem de yoğurt olarak kalamayacağım sanırım.güneş kremlerine rağmen pembeleşiyorum.

yirmilik dişimi yirmi yaşımda çıkarıyorum.sanırım yirmi yaşına gelmek kötü bir şey ki böyle cezalandırılıyoruz.gerçi bazıları çok geç de çıkarabiliyormuş.benim cezam bu seneymiş demek.

film izlemeyi sıradan bir şey haline getirince o hazzı alamadığımı fark ediyorum.bu yüzden izlediğim bir çok filmi beğenmez oldum.bir sürü filmi ismi geliyor aklıma hiç birini beğenemiyorum.

kararsızlıktan ölemiyorum.ne yapayım diyorum -buluşayım deyince de kim sorusuna cevap vermek güç oluyor.onun şunu şöyle bu hep böyle yapıyor hesabı.en iyisi çağrılınca gitmek.mis gibi.

evet yazıcam onu.kısa film olarak neden hikayesini seçmiyorum anlamıyorum.ah ama ne hoş adamdı bir daha o kadar içini cızırdatmasın diye olsa gerek.aslında oynarım ben onu da.hainim evet.

özlediğim insanlara vakit ayırmak istemiyorum amaçsız bir şekilde sanki o zaman büyüsü kaçcak hissiyle.iyice acayipleştim ama özlemek hissini özlemişim sanırım.nasılsa giderilecek işte.

yazları hep böyle oluyor.kendime gidecek yer arıyorum, bozkıra teslim oluyorum.bozkırda vakit geçirirken hobi aranıyorum bu sefer de o sıkıntı olup başıma kalıyor.yerinde de durulmuyor.

yüzü karakteristik olan insanlar gerçekten çekici oluyor.aman ağzı büyükmüş, gözleri küçük torbalıymış, burnu yamukmuş yok değil abicim.mis gibi oluyorlar.bir de kemikli hatlar mis gibi.

biliyorum her şey sıcaktan oluyor; değişimim,sinirim,stresim,olacakların olmayışı,olanların sıkıcılığı,değişiklik istiyorum.her zamanki gibi isteyip her zamankinden farklı olmasını diliyorum.

her şeyi sıcağa bağlıyorum.sonbahar bir anda gelince yağmura bağlayacağım gibi.beni hep bu havalar mahvetti ya da ben hep mahvolmaya meylettim.bilmem.