14 Eylül 2010 Salı

ya bulursa?

gece yarısı saat 02:03
gün ne tam anlamıyla karanlık,
ne tam anlamıyla aydınlık..
çünkü bir yaz gecesi..
esintili bir kent,
sessizlik henüz tam çökmemiş,
çünkü bir sahil kasabası..
ben sahildeki yabancı..
tanıdık her şey sessiz,
ben de onlara eşliken sessizim.
aslında tanıdık olan pek de bir şey yok,
ama gerek de yok;
ihtiyacım olan biraz yabancılık hissi,
ya da gizemli yabancı rolümü verecek
bir üçüncü şahıs..fazlası yok.
tırnaklarım düşlerim kadar kırmızı,
dudaklarım da öyle..
rüzgara eşlik eden elbisemse,
deniz kadar..
yalın ayaklarımla kumları aralamak,
arasında ayaklarımı yerleştirip
soğukluğu ve nemi tümüyle bedenime sarmak,
gece yarısı sahil karanlığında,
yalnızlık belirteçleri göstermek yani..
az sonra elinde şarabıyla gelecek,
şıklığıyla göz dolduran bir yakışıklı
beklentim yok elbette,
yalnızca bir gece arayışı..
kimliğimden uzak bir şehir bulmuşken,
kişiliğimi de terk edeyim diyorum ama
nerde benim yardımcım?
"heey nerdesin yabancı?"
sesim yankılandıkça içimdeki gurur okşanıyor,
"evet"diyorum "beni de o bekliyor"
yoksa sahilin diğer yakasında mı?
ama gün doğmadığından,
halen umudumu kesmiyorum,
olur ya belki de aynı sahilde buluşmuş,
şansımızın kesişmesini bekliyoruzdur diye,
bir daha soruyorum sahil kabalığına,
"heey benim yabancım olan,burada mısın?"