19 Eylül 2010 Pazar

üf ama yani!

uzun zamandır böyle değildim.şimdi nerden geldi bu iç daralmaları.her şeyden sıkıl bunal nereye kadar.annem çocukken hep benim hakkımda "her hastalıkta bir huy öğreniyor." dediği kadar varmış.hasta olur olmaz aptallaşmaya ya da aptallığımı muhafaza etmeye başlıyorum.yine sessizleştim.insanlardan çekiliyorum daha doğrusu onları istediğim için böyleyim.birileri hep ben onları umursamadığımda yanımda olmuyor mu of!hep böyleyim aslında belki de değişmedim..nasıl bi çelişki her şey farklı yönde ilerlerken hep aynı çıkışa çıkmak.bu mudur hayat yani bu mu şimdi?of ama of!bir değiş tokuş falan olsa sokaktaki o adam olsam ben.ne işim var bu gamze kılığında.of of of of..konuşcak birilerine çok ihtiyacım var ama o kadar mühim birini bulamıyorum ya da bulduklarımla yetinemiyorum.daha da doğrusu sanırım biraz yeni insan arayışındayım ama halen gözüme ilşmiş o insanlardan yok.keşfetmeye ve keşfedilmeye ihtiyacım var ama böyle demek çok ucuz bir pazarlığın ortasında gibi.bu değil.böyle sadece konuşan bi ilişki yılış yılış ya da dokunaklı değil.bugün buyarın şu.ufak beraberlikler ya da neyse.hep böyle oluyor zaten.saçmalıyorum..
+ateşin var ya ondan.
tabi haklısın anne..
dedim "eğer sen de."
dedi "öznelerimiz bir olmadı mı hala biz desene"
dedim "seni seviyorum"
dedi "yanlış söyledin"
sonra düzelttik bir ağızdan
"bizi seviyorum."


#al sana günlük paylaşımlar.

18 Eylül 2010 Cumartesi

tut elimden ve gözlerini kapa,
bu bir güven oyunu..
ya elimi tutarsın yolumuzu seçerim,
güvenirsin bana;
ya da gözlerin yarı açık,
kaskatı ruhunla çarparsın bir yerlere..
bir önemi yok,
sadece bir tiyaro öncesi prova bu.
birileri bizi nasılsa sevgili görür,
bir şekilde.
birimiz öperiz;birimiz sever görünür,
bitiririz.
peki ya biz?
inanabilir miyiz başkaları için uydurduğumuz yalanlara?
her şeyin tek seyirlik bir oyundan ibaret oluşuna..

geceninkaranlığındakaybolasın.

sokaklar ıssızken yürüdüm,
tek bir insan yüzü görmemek için and içmiştim,
sonra bir siluet gördüm;
küfrettim,duydu;
cevabımı verip birbirimizden uzaklaşmamızı sağladı.
keşke,her şey böyle olabilseydi,
siluetini sevdiğim.
bir de o sesindeki keskin duruş yok muydu,
içimin yağları eridi,
inan bir gülüş bir tatlı bakıştan fazlasıydı seninki..
sesini aramaktayım bu gece de,
bir daha küfret ve en az diğeri kadar orijinal olsun;
istiyorum bunu.
ama sakın yüzünü gösterip içine etme gecemin,
diyorum ya and içtim..

14 Eylül 2010 Salı

ya bulursa?

gece yarısı saat 02:03
gün ne tam anlamıyla karanlık,
ne tam anlamıyla aydınlık..
çünkü bir yaz gecesi..
esintili bir kent,
sessizlik henüz tam çökmemiş,
çünkü bir sahil kasabası..
ben sahildeki yabancı..
tanıdık her şey sessiz,
ben de onlara eşliken sessizim.
aslında tanıdık olan pek de bir şey yok,
ama gerek de yok;
ihtiyacım olan biraz yabancılık hissi,
ya da gizemli yabancı rolümü verecek
bir üçüncü şahıs..fazlası yok.
tırnaklarım düşlerim kadar kırmızı,
dudaklarım da öyle..
rüzgara eşlik eden elbisemse,
deniz kadar..
yalın ayaklarımla kumları aralamak,
arasında ayaklarımı yerleştirip
soğukluğu ve nemi tümüyle bedenime sarmak,
gece yarısı sahil karanlığında,
yalnızlık belirteçleri göstermek yani..
az sonra elinde şarabıyla gelecek,
şıklığıyla göz dolduran bir yakışıklı
beklentim yok elbette,
yalnızca bir gece arayışı..
kimliğimden uzak bir şehir bulmuşken,
kişiliğimi de terk edeyim diyorum ama
nerde benim yardımcım?
"heey nerdesin yabancı?"
sesim yankılandıkça içimdeki gurur okşanıyor,
"evet"diyorum "beni de o bekliyor"
yoksa sahilin diğer yakasında mı?
ama gün doğmadığından,
halen umudumu kesmiyorum,
olur ya belki de aynı sahilde buluşmuş,
şansımızın kesişmesini bekliyoruzdur diye,
bir daha soruyorum sahil kabalığına,
"heey benim yabancım olan,burada mısın?"

lallalalallala

ihtiyar bir adam,metalik 67 model bir mostang'ın bagajını temizliyor.yoldan geçiyorum ve ufak bir gezintiye gidiyorum..arabası ve 70'lerden kalma kıyafetleri saçları ile içimi hoş eden ihtiyarı düşünüyorum.sanırım 50'lik yaş sınırını bile geçmiştir..oysa ben,henüz 18'im.bu durumu üstelemeden kalbimin yaşının aşk gerektirdiğine kanıp "hadi be sende sadece karizmatik" diye söylenerek bir şarkı tutturuyorum "my lady D'arbanville why do you sleep so still.." yürüyorum giderek yükselen sesimle..adımlarım her an aritmetikleşiyor.az kaldı dans edeceğim derken adımlarım dans adımlarına dönüşüyor."my lady D'arbanville" derken bir de el çırpıyorum..sonra çevremin azıcık hareketlendiğini ve koca karıların dikkatini fazla çektiğimi fark edip hanımefendi imajıma dönüyorum.ve ihtiyar halen orada..nasıl bir tesadüfse mostang'ın teybinden yükselen adamın sesi beni doğruluyor "my lady D'arbanville i'll wake tomorrow" gülüyorum içten içe..tesadüfler değil mi zaten beni yaşatan derken kendimi arabasını temizleyen ihtiyarın karşısındaki parkta buluyorum "lalalalala" halen sesini duyuyorum zihnimden eşlik ettiğim şarkıya..salıncaktan gökyüzüne ulaşmaya çalışıyorum eskisi gibi..kalbimin her an biraz daha hızlandığını ve yüzümün gülüşlere uzanışına engel olamıyorum..temizliği bitiren ihtiyar az sonra kapıları çekip gidiyor ama zihnime portresini yerleştiriyorum.az sonra dönecek diye çevrede ufak adımlarla dolaşıyorum gelecek biliyorum.gelmeyince eve çıkıp balkondan beklemeye başlıyorum bir süre ve gökyüzüne eşliken uyandığımı fark ediyorum..gözümü açtığım o ilk anda balkondan görünen garajdaki upuzun metalik renkli araç çarpıyor gözüme ve iki saniye sonra ihtiyar iniyor..ona uyandığımı görüyorum.nasıl güzel bir süpriz derken yan koltuğunun kapısını açıp biri incekmiş gibi yapıyor..yüreğimi ağzımdan çıkacakmış gibi hissederken elinde gitarını alıp uzaklaşıyor bloklar arasından..tesadüfler tesadüfler diye inancımı çoğaltıyorum ben de yeni bir uykuya kaparken gözlerimi..
içten içe söyleniyorum o adamın torunu da bir gün bana "my lady D'arbanville i love you" diyecek.ya da başka bir masalın matmazeli olacağım ama ne fark eder,sonuçta bir masalım olacak ve o adamın ihtiyar ladysi olacağım.o bana şarkılar yazarken ben de onun için söyleyeceğim."lallalallalala"
http://fizy.com/#s/1m38xh

11 Eylül 2010 Cumartesi

bir danstı yalnızca ellerimizi bağlayan, küçük çocukların korkma bahanelerinden miydi, yoksa gelişi güzel olanlardan mı? düşünme gereği duymaksızın gelişmişti gece.. filmlerdeki o sahne, hüzünlü kız barda oturur,serseri avını yakalar. birleşme anı ve bitiş sahnesi derken, kız için başlangıç,çocuk için sıradanlık. aklınızdaki çağırışım buysa bizim hikayemiz bu değil. biz,öylesine tanıdık insanlardandık, günlük "nasılsın"lı ilişkiler.. herkes kadar bayağı ve bir o kadar yalın. birbirimizden habersiz yaşardık, tek ortak noktamız vardı "tesadüflere inanırdık". gün aydınlık ya da karanlık diye iki parçaysa, ilişki denen şey de böyleydi kadın ve erkek, bir oluşumu tamamlamak gibi sözcüklerdi. zıt da değil eş anlamlı da değil.. bu tarz fikirlerimizi bile rastlantılarla öğrenmiştik, bir tren yolu boyu öylesine gelişen kalabalık söyleyişilerden birinde. her şey öylesine..neden aramadan. filmlerdeki gibi,amacı olmayanlardan ama o kadar basit değil;sanırım. bir kez dans etmiş buluşmuştuk, sonra yine "nasılsın"laşmıştık. ikimizin geleceği olgusunun bir önemi yoktu, sonuçta birimiz kadındık,birimiz erkek. bir şey olacaksa olurdu, neden aramak durumu zorlaştırmaktan başkası olmazdı. biz beklemedik günlerce,o günlüklerden olmayalım diye, yine yaşadık ara vermeden. belki bir dansa daha ihtiyacımız vardı, onun da çok önemi yoktu.. sonuçta hayat,yaşanacak zarftı;yaşanmadan da atlatılabilirdi

olmazolası.

kafam hormonlu patlıcan gibi,kocaman. karanlığa da koydunuz mu tamam;biraz daha büyür.. kafam,elyaf gibi tiftik tiftik.. her an kabarmaya biraz daha elverişli oluyor. kafam,dokunsan patlayacağını sandığın balon. dokunsan da patlamıyor,sadece rahatsız. kafam,kocaman kafam,tiftik tiftik kafam,balon kafam,hiç kafam.. kafam,dünya. üzerinde yürüdükçe sen daha kimliksiz. deprem oldukça daha fikirsiz. ne olursa olsun patlayacak sonunda. hep birlikte yok olacağız,bu güzel. ölümler,birlikteyken daha güzel. kafam,artık hissetmeidğim bir yığın. düşünceler köşelerine değdikçe biraz rahatsız oluyorum o kadar. kafam,rahat;geniş. içinde at koştururcasına geniş. kafam,içine tıkabasa eşya doldurulmuş bir ambar. ta yılların getirdiklerini bir bir itelemiş kakalamışsın gibi. her seneden bir parça.dünyanın alev topu halinden bu yana. kafam,bir yığın.. kapısına dayansan her şey üstüne yıkılacakmış gibi. kafam,balon patlayamacak bir balon gibi. balonlar patlayamadıkları sürece özgür olamazlar. kafam,yük dünden yarına taşı taşı bitmez türden. istesen de ağırlığını her saniye çoğaltmaya mecbur yaşar cinsten. taşınamayacak kadar ağır,taşımazsan aptallığına örtü takamayacak kadar şeffaf. kafam,hiç. içine dünyayı da sıkıştıran sadece yüklenmiş kamyon havası. düşüncelerle öyle bezenmiş ki pislikten kokmuş, çürümüş havası, kokmuş bünyesi. ama hala kafam..

20 Ağustos 2010 Cuma

herhangi birine gidip "seni seviyorum" manasında romantik denen o duygusal sözlerden sarf etmek isterdim.ama benim onu sevdiğimi anlamayacak kadar.
hissetmek güzelken hissettirmek her zaman güzel olmaz.tam tersi de ayrı acıdır.ama acıları kıyaslamak daha acıdır çoğu zaman.
bilmem yaşamak kadar acı verdi mi yaşadıklarımdan herhangi biri.ama yaşamak acı çekmektir demek de fazla melankolik ergen genç vakası oluyor.değil mi?
en belirgin yönümün sesimin güzel olmasını dünya kulağıyla da duydum hem.
gam yemeden gözlerimi kapatarak gidebilirim artık.
ama ölmek hiç bir zaman bu kadar kolay olmadı.
konuşmak bazen zor gelse de sözcükler gerçekten teğet bile geçmiyor çoğu zaman dudak payı kadar ufak kalıyor gerçeğe yakınlığı.
yakınlığı mı uzaklığı mı?
neyse.
herneyse de diğer türevi.3kelimemden biri 2sinden biri oldu son 10günde.
ne fena bir gelecek..beni de içine aldı.
konvoyla sınavı kutlayan bir gurup züppe..ötesi var mı?
evet,fazlası var.
susamıyorum.ama konuşamıyorum da.
kimse bilmiyor ne düşündüğümü..
gizem çoğu zaman kendine soyunamamışların kılığıdır dediklerinde inanmamıştım ben.

23 Temmuz 2010 Cuma

keşke demem ben.

çevresi olan ya da öyle takılan insanları seviyorum.yalnızlığının içine 3-5 kiş oturtup bir de güzel güzel tebessüm ediyorlar.ya da gidip tanımadıklarının fotoğraflarını çekenler var onlar da altta kalır değil hani.ne hoş yahu.tanımıyorsun ama "bayım durun öyle" demeden bir şipşakla hallediyorsun.belki birkaç tartışma atlatıyorlardır her gün ama mutlu olduklarına inanıyorum ben.en azından onları görerek "ben o olsaydım nasıl mutlu olurdum" diyorum.bilmiyorum belki de yaşanmamışlığın hoşluğu.ama o fotoğraftaki adam olmak ya da kadraja gözünü dayayan olabilirdim..geç mi "yoo."ama yapamam ben.önyargılarım izin vermez.

cansıkıntısındandırdediannem

çalkalanıyorum kıyılarda;kocaman dalgalar yutuyor beni,
birileri güneşleniyor ama onlara bir damla dahi uğramıyor denizden,
ben ilerdeki kayalıklarda otururken boğuluyorum..
can kurtaran içkisinden bir yudum daha alıyor,
ben çığlık çığlığa haykırıyorum ve denizin en dibine iniyorum.
köşedeki adamlar artık sarhoş,
ben kayalıkların bacaklarıma çarpmasıyla kızaran suyu yutuyorum
denizi her an içime çekiyorum
ilerdeki kadın kafilesi mehtaba dalmış..
ben de hayallerim henüz varken oraya oturur
eskiyen düşlerimi denize koyar yenilerini deniz kabularına yazardım.
kimse görmüyor beni,
oysa ellerimi tüm gücümle savuruyorum,
biri beni görsün diye kocaman açıyorum parmaklarımı bile,
çocukken "anneni ne kadar seviyorsun" dediklerinde yaptığım gibi..
ve ilk kez sesim çıkıyor,
"ben burdayım" herkes "imdat" der normalinde ama,
ben içime daha bir oksijen çekmek istiyorum işte..
sonra duyan oldu mu bilmiyorum çünkü yeniden denize gömülüyorum,
en ufak saç taneme kadar kayboluyor her damla içine alıyor beni,
bir daha ve bir daha soluğum hiç bitmiyor sanki..
hatta artık yalnız suyu hissediyorum bana dokunuşunu,tatlı bir haz duyuyorum.
bir süre sonra sahile sesimin ulaşamadığına inanıp,
denizle oyun oynamaya başlıyorum,
suyun içinde kocaman halkalarla dönüyor bedenim,
ruhum çoktan okyanusa karıştı boğazdan..
içimdeki ses artık gülüyor kocaman kahkahalarla..
her an büyüüyor gülüşlerim ve her an biraz daha denizi yutuyorum.
bir deniz içine alıyor beni,bir ben içime dolduruyorum onu..
bir an oluyor,fark ediyorum;
suyun içinde çoğalan sesim yeryüzüne ulaşamıyor.
Evet gece beni öldürüyor.
Ama ben övünüyorum kumlara yansıyan silüetimle,
daha güzel bir ölüm olamazdı diye,hatta güneş bile onaylıyor artık,
Suyun rengine çalan tenimi.
Mutluyum diyorum kendime.
..

14 Temmuz 2010 Çarşamba

seni sevmiyorum dedim.zamanla seversin dedi.
3 gün geçti.
seni sevmiyorum dedim.alışıyorsun artık bekle dedi.
10 gün geçti.
şimdiki mazereti biraz daha zamandı..

-peki ama bu zaman hiç mi bitmezdi.

gittim birine aşık oldum
geldim ona söyledim..hoş gelmiştir sen beni seviyorsun dedi.
ama yoo dedim artık yeter ömrümün sonuna kadar sevmeyi bekleyemem ben.hayır dedi sen seviyorsun..
1 yıl geçti.
senden nefret ediyorum dedim..inanmadı..
doğru zamanı beklemeye devam etti..
2 yıl sonra
gerçekten bir adama aşık oldum ve evinin önüne gelip onunla öpüştüm..kelimelere gerek kalmasın dedim.
canının istediğini yap sen benimsin kıskanmam dedi..
ondan iyice nefret ettim.aşık olduğum adamla halen ilişkim sürüyor..
o mu?benim ona aşkımı itiraf edeceğim günü bekliyor..
üstelik onu sevdiğimden şüphesi dahi yok..

bazıları böyle oluyor..
ben mi?inancım kalmadı benim..

12 Temmuz 2010 Pazartesi

ciddiye almalısınız ama..

benimle konuşmasanız benimle oturup kalkmasanız ya da beni tanımıyor gibi davransanız da olur..
yeter ki mesafeyi koruyup,bana saygısız kişiliğinizi belli etmeyin..
hem üstü kapalı tavırları falan severim..
kılığınıza girip oturunuz.

9 Temmuz 2010 Cuma

aptal insanları sevmem..
sonuçta akıl bedava..
kullanmayı bilmiyorsan susmayı öğren!

5 Temmuz 2010 Pazartesi

sıkıldım ben

sıkıldım benhttp://www.dailymotion.com/video/x77x4n_the-doors-hello-i-love-you-1968_music
sen benim en sadık yol arkadaşımdın..ne zaman geciksem durakta bekliyor olurdun..ne zaman erken gelsem otobüse benden hemen sonra koşarak yetişendin..ama hep benimle gelirdin..günlerden cumartesi bile olsa yolumu keserdi bakışın..ama yalnız adlarımızı bilir başımızı çevirirdik..zamane çocukları kadar rahat değildik..belki bir gülücükten fazlası olmazdı "günaydın" anlayışımız..o da aşinalıktandı..senin yerin ortada soldan 4. koltuk benimki sağda 3. koltuktu.inerken hep arkadan inerdim ki yine görebileyim yüzünü..ama sen de inerdin hep mesafeyi uzatıp giderdin..ikimiz de birbirimizden dağınıktın her sabah birimiz parasını bulamazdı..önce cepler sonra çanta yere dökülene kadar..ama otobüscüler bizi iyi tanırlardı zaten..güler geçerlerdi halimize..ama ben daha şapşaldım hep..bir kez paramı unutmuştum da sen yetişmiştin şeyy her sabah nasılsa yarın sabah verirsin diye utanç tavrınla yere bakarak uzatmıştın bozuklukları..teşekkür edip "melis" demiştim..senin yanıtın tabiki daha başkaydı "beben daha 'peter pan' tarzı bi şey beklemiştim bak ilk andan hayal kırıklığına uğrattın beni" demiştin..üzülmüştüm adını beklemeden gitmiştim..ama tabiki çocuk gülücüklerini yerleştirip gelmiştin.."bugün yerimi değiştirebilirim hem hergün o ihtiyarla kitap okumak zorunda değilsin bugün benle konuş borcun var tamam mı benim dediğim olacak öyle derin derin bakma" gülmüş ve sabahın şaşkınlığıyla iyice aptallaşmıştım..sen nasıl bir şeydin öyle..nasıl yanii? filmlerden falan mı fırlamıştın ne?"sen nesin oğlum? dedim ve tam bir pislik gibi gülüp " ben dalgacı mahmut hanımefendi tanıştığımıza sevindim bu ne şeref sabah sabah..Tanrım bugünü yaşadık..daha fazlasını kaldıramam dur ağzını açayım deme ben günlük sıkıntıların adamıyım sakın ha konuşma..abu kadarı fazla zaten bana..kalbim kaldırmaz sonra..neyse fazla uçuk bilme sen beni..bugün saçlarım kadar karışık aklım..rüzgardan değil bu halim..hissetmiş olmalıyım bugün seni tanıyacağımı yoksa bu kadar aptal görünmem normalinde neyse biliyorsun işte her zamanki halimi..tamam neyse kapa çeneni..görüşürüz.."ağzımı bile açamadan kalmıştım..iki durak boyu susmadan bu ve buna dair bi çok sözü yutup benim gibi bir gevezeyi susturmuştun..ne büyük mutluluktu bu bence aptallığımı az yansıtıyordum gülücüklerle..ama sana öyle dalmıştım ki durakta inmek için bastığın tuşu fark edememiştim..indin ve öyle bakakaldım camdan..iner inmez camın önüne geldin ve birkaç işaret yapıp elinle neyse der gibi uzaklaştın..daha doğrusu otobüs ilerledi..sen geride kaldın..inmemize yani benim durağıma henüz 3 durak vardı ve sen yoktun..farklı bir yoldu tıklım tıklım giden otobüs bile böyle dar gelmezdi bana..sen olmayınca insanlar gözümde çoğalmışmıydı ne..indim yürüdüm..gün boyu ne olduğunu tekrarladım zihnimde..ne olmuştu da bir anda kırk yıllık tanıdık misali kucaklamıştın beni öyle ben neden alışık gibiydim tavrına diğer yandan yalnız filmlerden gördüğüm o hoş adam tavrı falan..neydin sen? kafam allak bullaktı..o gün insanlar yalnızca önümden yürüdüler birkaç kez adımı duydum birilerinden ama bir tek seninle konuşmak istiyordu halim..akşam eve gidip yarın sana vereceğim metelikleri ve güzel bir konuşma metni hazırlamaktan fazlasını düşünmüyordum..odamın açılıp kapanan kapısı bile ilgii çekmeden..sıkı bir konuşma planladım bir kağıda ve yazdım böylece filmlerdeki kızlardan farkım olmayacaktı benim de hem unutmazdım aklımdakileri sana söylemekte..uyudum ve tüm gece yine senle uğraştım..ne güzel bir keyiftin sen..bir gün içerisinde aklımı deli gibi eçelmiş bir de güzel hislerin ilk anlarını yaşatmıştın..en çok yakıştığına inandığım turuncu elbisemi giyinip saçlarımı en tepeden topladım..boynumda babamın bana çocukken aldığı içimdeki mutluluğu fark ettiren renkli kolyem bilekliklerim ve kırmızı kocaman çantam..bir de bileğinden güzel bir bağı olan kırmızı ayakkabılarımla çıktım evden..orda yoksan ne yapacaktım..bunu bir an hatırlayıp kendime unutturdum acilen..ve evet otobüs geliyordu bense bir yol gu geçmeden otobüse binemezdim..yani gecikmiştim yine..acaba gider miydin bu kez?koştum giden otobüsün ardından..ve gülüyordun ukalaca " beklemem sandın di mi turuncu?gidersem nasıl bozulurdun ama..aklıma geldi şu köşedeki ağacın arkasına dikileyim suratını öyle somurtuk bir göreyim içim bir cız etsin..sonra kıyamadım hadi yine iyisin..aslında iyi fikirmiş lan!sonra çıkar gelir sırıtışını görürdüm inceden..tüh!kaçırdık..neyse şanslı hatunsun yine.." aklımdan her türlü şey uçuvermişti sense repliğini çok iyi ezberlemiş bir ustaydın karşımda..ne demeliydim ne yapmaıydım ki karşında böyle basit durmamalıydım.."paramı ver hadi..benim gibi çulsuza sigara parası önemli şey..sonra bizim babalık laf eder serserisine.." falan dedin ilk defa yaşayan bir varlık olduğunu kanıtlıyordun sanki..yoksa halen masaldan inemydin de bana mı rol yapıyordun kim bilir.."senle anlaşma yapmaya geldim sana sigaramı vericem paran da benim olacak var mısın dalgacı?" sırıttın yine pis pis..canım acıyordu bu gülüşle..çocuk gülüşün ne kadar yakışıyordu oysa...neden bunu seçiyordun ki hep..." hadi bin de gidelim..bu dünyanın kahrı bana zaten.." falan diye memnuniyetsizce söylendin ve yerine oturdun..yanıma geleceğini sanmıştım..kalktım ve senin kadar ukala olabileceğime kendimi nasıl olduysa inandırıp yanına geldim "çok ukalasın,şapşalsın en çok da pisliksin! bir filmden koparılıp alınan bir sahne değiliz ki ne bu tavır falan..kimsin oğlum sen.." söylendim gidene kadar bu kez sen konuşamayacaktın,laf arasına sıkıştırdığım "kes sesini bugün ben konuşucam" diye eklemelerim de fena değildi hani.hem koluna sertçe vurup birkaç sözde söylemştim..son duraktan ilerleyinceye kadar da omzuna başımı koymuştum..ne cesaret ama benim gibi bir korkak için...giderken de "hadi lan azıcık ukala sırıt yine noldun repliğini mi çaldılar" falan diye kahkaha attım..sanırım o bölümü yapmacık tavrımı biraz belli etti ama bugünkü performansımı sevmiştim..birkaç gün farklı bir otobüse binmeye ve seni şaşırmak istedim...caddenin altındaki duraktan bizim otobüsten numarası 3 fazla olan otobüse binip baya yürüyüp canımı acıttım neydi canım bu?tanımadığım bi herife mi tutulcaktım..adam sende! söylendim birkaç yazı yazdım..daha torutopu 3 gün geçmiş ve bu sabahlar ne kadar uzun sürüyodu...teslim olma vaktiydi..durağımıza geldim her zamanki gibi..karşıma hemen bakıp geleceğin yönlerden biraz araştırıp bekledim..gelicektin eninde sonunda nasılsa..ve 2. otobüsü de kaçırıp ne kadar geç kalırsak kalalım son bindiğimiz otobüs de geçince eskisinden de yabancı olduğumuzu 3 günüme borçlu olduğumu fark ettim..bindim otobüse ve yerine oturdum inadına..benim koltuğuma bir kadın oturmuştu ve yeni taanışan bir çift gibiydiler..bu sinirime dokununca camdan dışarıyı seyrettim..ne aksi heriftin.nasıl gıcıktın gözümde bilemezsin..sana inat değil miydi bundan sonra ne otobüs beklerdim ne de seni görmeyi umardım..giderdim yoluma ohh mis..hem adam mı yoktu canım..hıh!bi kaç rüya karşılığı unutmuştum zaten seni..sonra hafızamdan yüzün silinecek olduğunda bikaç yıl geçmişti aradan..yine durağa yürüyordum ve biri kolumdan öyle bir tutup canımı yakmıştı ki "lanett!noluyoruz?"diye söylenerek başımı çevirdiğimde turuncu sakallarının arasında pis pis sırıtan seni gördüm..ne acayip olmuştu o an..kalbimin odaları arasından bir balon uçmuştu vebir şey ılık ılık akmıştı öyle..öyle tatlıydı o his.gülümsedim ve gözlerimi devirip "hwy!seni tanımıyorum hem eskisinden de çok..paranı vereyim tamam yıllar oldu hem değeri de kayboldu ama söylenme o ilk günkü gibi be adam..!" dedim yüzün daha önce olmadığı kadar aksi bir hal alırken "halen iyi saçmalıyorsun..tebrikler doğrusu" dedin eski bir tanıdık tavrınla.."hadi be sende gel o zaman bugün berabet tüttürelim şu mereti" diye söylenince çocukluk gülüşün geldi yine yüzüne " tamam anlatacaklarım var sana.." dedin..anlatacakların mı?nasıl yani bana mı?her an biraz farklı bir üslup takınıyordun sen..evet sen halen 'neydin' sen..oturup bir ağaç altında savruk saçlarımı kenarlara çeke çeke anlattın uzun uzun..ne olduğunu sen de bilmiyordun besbelli..ikimizde her nereye gideceksek unutmuş günü yutuvermiştik..birçok şey anlatmış çoğunlukla beni susturmuştun ama en çok şunu sevmiştim ben,'hani ikinci gündü paramı verecektin..malum para-halen vermedin ya..o gün gelip yanıma oturduğunda nasıl şaşırttın beni öyle..kalbimin arasından süzülen kan güzeldi lan! farklı bi nesnesin sanki..söyle hadi itiraf et hangi gezegendensin kızım sen? ben uzaylılara çocukluğumdan beri inanırım.. kolumu kolunda hissetmek..birini öpmekten bile güzeldi..ki ben hayvan gibi biraz içgüdüsel bi adamımdır öpmeyi falan severim ama seni öpseydin ölürdün sanırım kolunu şimdiki gibi klumda hissetmek bile beni böyle şapşallaştırırken..farklısın turuncu beh! sigaran da güzel hem..gel evlelim de bisikletli dünya turuna çıkarayım oğlum seni..hadi lann! sırıtmaktan vazgeç bi cevap falan ver..kızım utanıyorum ya tamam itiraf ettik de üste çıkma sevmem o mahlukları.." falan diye söylerken sen ben kalbimdeki tüm balonları göğe salıvermiş bulutlarda yüzüyordum..ne adamdın ama! kahkahalarım ömümce hiç öyle büyümemişti..öyle içtendi ki olanlar..evet biz masallarda yaşayan şapşallardandık..ama bu yeterince güzeldi.."ee?" dedikten sonra ben sen "eve bırakayım hadi..şurdan size daha uzun sürüyor gel bakayım" deyince içmişten beter gülmelerim devam etti tabi..evi biliyordun.üstelik uzun yolu bile keşfetmiştin..seni uzaylı.ne hoştun öyle..el ele yürümüştük iki günlük yabancı değilmişiz gibi..sonra ilk salıncakta sallamıştın ikinci parkın kaydırağından birlikte kaymıştık falan..nasıl ufak çizgilerde buluşup eğlenmiştik..hayatımın günü o gün olmalıydı herhalde..ne mucize ama..aradan yıllar geçti..şimdi sen ünlü bir senaristsin..bir yönetmen,bir oyuncu ne bileyim filme dair ne varsa işte..o gün bikaç fotoğrafımı çekmiştin bir de önceden haberim olmadan çekilenler varmış..ben şimdi görüyorum..hakikaten kalbimin şapşalısın sen..hem film için de güzel bi otobüs bulmuşsun bizimki 97 model kırmızı olduğundan azıcık sarsıyordu bünyeyi şaka bir yana..filmlerden taşan bir adam olman tesadüf değilmiş hem ben sana ilk konuşmamı yazarak da iyi etmişim hani..rolümü iyi seçmişim hadi be hak ver şimdi..ünlü bir senarist olamazdın bensiz..hadi film çekimleri bitmişken gel artık bin otobüsüne gel..2 aydır köpeğimiz bile hasret..yahu bi de bsiklet turu sözün vardı..ne alçak adamsın sen!hadi be gel de gidelim şu dünyaya..biz uzaylılar severiz sizin gibi turuncu adamları..aklıma gelmişken bizim yaşadıklarımız oscarlıkmış bak.adamlar bile onayladı..şaka gibi..çocuklarımıza torunlarımıza bu bizim gerçeğimiz desek inanmazlar ha..bu devirde aşk bir öpücükte bir sevişmede gizli sonuçta..ben aklımdan geçirmişim diyorum bu kez ama söylenme tamam susuyorum.bu arada gelirken o fotoğrafları da getir..birkaç da yeni fotoğraf çek oralarda kendinden..unutma seniseviyorumhalen..gel de bir otobüs turuna çıkalım artık 97 model kırmızıyla..mektuba cevabını mümkünse yanımda sesli yapmayı da unutma bunak!

3 Temmuz 2010 Cumartesi

üzülebilmek kendin için..daha da hüzünlü çoğu zaman..

millet her nesneyi kullanıp güzel güzel fotoğraflar çekiyor..bakıp bi kaç iç çekişmesinden sonra "bende.." diyorum "öğrenebilirim biraz kurs falan araştırsam..aslında ne güzel olurdu.." vs. düşünüp etrafında hayal dünyama çeviriveriyorum..sonra her bku hallettin ya fotoğrf makinesi bilmem neyi ne yapıcaksın akıllım diyen iç sesimi babam seslendirince yine susuyorum..
-hayır o kadar fakir ve kapalı bir aile olduğumuzdan değil ama..ya tamam off ben çocukluğumdan beri böyle içine kapanık utangaç bir aptalım tamam mı kabuğumu hiç bir zaman kıramadım..hiç olmadı bu..ne zaman bir şey beni heyecanlandırsa "sus duyacaklar!" diyor içimdeki aptal..
lanet olsun..
biri benim içimdeki çıkarsın artık nolur ama..
çocukluğum böyle geçti de gençliğim neden böyle gidiyor..
gençlik asiliğe eş neden anlamıyorum ki..
hay lanett!!
üf..

2 Temmuz 2010 Cuma

bulutlar tüm gökyüzünü kapatmış..
tek bir boşluk bile yok,
lacivert ve beyaz
ama öyle sarmaş doloşlar ki
nefes alınmıyor..
derin derin aldığın her nefeste
yeniden soluksuz kalıyor gibi..

tek bir söz bile çıkmak istemiyor dudaklarından
duvarlar sessizliğe alışık
tek bir sözle
un ufak olmaya and içmişler gibi..
kulaklarını giderek yalnızlığa alıştırmanın
gerekliliği gökyüzü her gece binlerce kez haykırıyor
sen uyuduğunu zannederken
kabusların arasında..

kusarsın ya günlerce,
yemediğin kadar çok şey dışarı dökülür öyle
ama kusamamak çok daha farklıdır
önce acı bir tat birikir sonra
içinde yemediğin kadar çok şey debelenir
ve her konuşma isteğiyle tutuştuğun o anda
dökülecekmişsin hissiyle
ağzını kapamaya teşvik eder
ama hep yanıltır
her nefeste biraz daha taşacağını zannederken sen..

karabasanlı bir gece
gözlerini bir türlü gerçeğe açamamak gibi..
içinde her savaş verdiğinde
bir kez daha mağlup olup hep diğerlerini
bir bir anmak gibi..
çok fazla şey değil
aslında'.
susmak ve kusmak arası bir şey sade'ce..

belki de yalnızca,uyanamamak.

30 Haziran 2010 Çarşamba

ne yapacağını bilememek hakikaten farklı bir meret..
bir şey yapmanız gerekiyorsa çaba harcamaya başlamanız bile vicdan denen o aygıtı ferahlatmanızı ve kendiinizi iyi hissetmenizi sağlar..başarısız olsanız bile "abi ben denedim." der içnizdeki o malum ses..
her neyse yapacak bir işiniz yoksa kıvranışlarınız da aynen sürer zaten..bir ilacı yoktur..yeni bir uğraş bulmak dışında tabii..

28 Haziran 2010 Pazartesi

monotonluğa bir yenisini eklemek derim ben buna!

insan her şeyden bu kadar acil nasıl sıkılır anlamıyorum ki ben..
bütün sene olabildiğince çalış en azından öyle görünmek için çalış üstüne her bu konuşma denk geldiğinde söz hakkında şu kelimeleri tekrar et "abi çok sıkıldım bu monotonluktan bu yaz bir şeyler bulacam kendime..oturup her boku yapcam istediğim her haltı yiyeceğim hem uyuyacam da..ilk ay deli gibi uyyacam akşamı kendime gündüz edecem yine uyuyacam..evvde miskin kediler gibi oradan oraya yuvarlanacam..sıkıldım mı dışarı adımımı atıp içeri girmemecesine eğleneceğim..bu yaz her şey değişecek hayatımda..mutlu olcam lan..." vslerle milletin beynini ütülemek akabinde yazın o ilk 'muazzam' gününde sen geleneği bozma saat"7.35" dediği gibi yine uyan..
hay lanet! bari 8 de lan..
çok sıkıldım ben her yerde monotonum abicim..
hayatıma biri girsin altüst etsin beni lan..evet,bunu istiyorum..
hayır anlamıyorum ki bir insanın hayatındaki değişiklik anlayışı bir hafta tuzlu yemek yemişken ertesi gün karabiber ekip yemek midir ya!!
ağlarım bak..